Bir bebek, dünya üzerinde en savunmasız ve en masum varlıklardan biridir. Ancak ne yazık ki bazı trajik olaylar, bu masumiyeti gölgeliyor. 7 yıl önce, bir çikolata poşetiyle birlikte ölü bulunan bir bebek, hem yerel hem de ulusal medyanın odağı haline gelmişti. Ölü bulunduğunda olay yerinde hiçbir ipucu bırakmamış olan bu çocuğun gizemi, zamanla çözülmeye başladı. İşte bu korkunç olayın arka planındaki sır perdesinin aralanması, birçok soruyu gündeme getiriyor.
Olay, 2016 yılında bir gün, yerel bir parkta meydana geldi. Çocuk parkının yakınındaki çalılıklar arasında ölü bir bebek bulundu. Yanında ise bir çikolata poşeti vardı. Etrafta kimse yoktu; rahatsız edici bir sessizlik içinde, bu masum hayat sona ermişti. Durumun ciddiyeti, olay yerindeki ilk polis ekipleri tarafından hızla anlaşıldı. Hemen soruşturma başladı ve medyada geniş bir yankı uyandırdı. İnsanlar, ‘Bebeğin ailesi kimdir? Neden burada bırakıldı?’ gibi sorular sormaya başladı. Olay, her kesimden insanın dikkatini çekti ve büyük bir merak uyandırdı.
Yıllar boyunca, ilgili kurumlar ve topluluk, bu bebekle ilgili gelişmelere odaklandı. Ancak, defalarca yapılan soruşturmalar sonucunda bir sonuç çıkmadı. Aileye ulaşamayan polis, suçlunun izini süremedi ve dava bir noktada duraksadı. Fakat 7 yıl sonra, olayla ilgili bir ipucu ortaya çıktı. Sosyal medyada geniş bir kitleye ulaşan bir fotoğraf, insanların hafızasındaki görüntüleri canlandırdı. Çikolata poşetinden yola çıkarak yapılan analizler, bu ürünün belirli bir marka ve modele ait olduğunu ve Türkiye'de yalnızca belirli bir bölgede dağıtıldığını ortaya koydu. Bu sayede, olay yerinde bırakılan çikolata poşetinin, bebeğin ailesine ait olabileceği ihtimali belirdi.
Sonunda yapılan DNA testleri, olay yerinde bulunan bebeğin kimliğini doğruladı. Bebeğin ailesinin 7 yıl boyunca kayıp olduğu ortaya çıktı. Aile, bu kayıp durumunda suçlu değil, kendileri için büyük bir travma yaşadıklarını ifade etti. Bebeğin kaybolması, aile içinde derin yaralar açmıştı. Kayıp bebeklerin aileleri üzerine yapılan araştırmalar ve toplumsal destek çalışmaları, büyük bir dayanışma örneği sergiledi. Fakat şüpheli ve kayıp bir bebek, 7 yıl süren acının ardından sadece bir tanıdık hikaye haline geldi. Hikaye, yalnızca bir kayıp değil, aynı zamanda toplumsal bir yaradır. Bebek ve ailesinin durumu, toplumdaki duyarsızlığın ve aile içi travmaların bir sembolü haline gelmiştir. Her kayıp bebek, ailenin yaşamında büyük bir boşluk bırakırken, toplum da bu kayıpla sarsılmaktadır. Ailelerin yaşadığı travmalar, zamanla hafızalardan silinmeyecek ve kalplerde derin izler bırakacaktır. Bir gün bu hikayetlerin son bulması ve toplumun huzura kavuşması dileğiyle…