Polonya, bu yılki genel seçimlerinde büyük bir ikilem ve belirsizlik ile karşı karşıya. Geçtiğimiz haftalarda yapılan ilk tur oylama sonuçları, ülkenin geleceği açısından kritik bir dönüm noktasını işaret ediyor. Özellikle Rusya-Ukrayna savaşı, hem bölgesel hem de küresel dinamikleri etkileyerek Polonya'nın iç siyasetini şekillendiriyor. Bu bağlamda, seçimin ikinci turu, sadece Polonya için değil, Avrupa'nın istikrarı için de hayati öneme sahip. Bu makalede, Polonya'daki seçim sürecini derinlemesine inceleyecek ve Rusya-Ukrayna savaşı ile ilişkisini sorgulayacağız.
Polonya'daki ilk tur oylama, iktidardaki Hukuk ve Adalet (PiS) partisi ile muhalefetteki Koalisyon (Civic Coalition) arasında yakın bir rekabete sahne oldu. İlk turda, PiS yüzde 38 civarında oy alırken, Civic Coalition ise yüzde 31 civarında bir destek buldu. Ancak seçim sonuçları yalnızca partilerin popülaritesi ile değil, aynı zamanda ülkenin uluslararası konumuyla da bağlantılı. Ukrayna’nın yanında yer alan Polonya'nın güvenlik politikası, seçmenlerin kararlarında belirleyici bir faktör haline gelmiş durumda.
Rusya'nın Ukrayna'ya yönelik saldırılarının 2022'de başlamasının ardından, Polonya'nın güvenlik ve ekonomik istikrarı açısından birçok zorlukla karşılaştığı açık. Ülke, yaklaşık 4 milyon Ukraynalı mülteciye ev sahipliği yaparak, bölgedeki insani krizin yönetilmesinde önemli bir rol üstlenmiştir. Bu durum, Polonya'da yeni bir kamu bilinci oluşturdu ve seçimlerde bu konuda partilerin tutumunu inceledi. PiS hükümeti, mültecilere yönelik desteklemeleri ile övünürken, muhalefet uluslararası işbirliğinin önemini vurguladı. Sonuç olarak, ikinci tur oylama öncesi, seçmenlerin bu meseleye dair duyarlılıkları, oy verme davranışlarını doğrudan etkiliyor.
Seçim kampanyaları sırasında görülen tartışmaların odak noktası, Rusya'nın Polonya üzerindeki etkisi ve NATO ile Avrupa Birliği içindeki konumu oldu. PiS, "güvenlik" temasını öne çıkararak, partiye olan desteğin derinleşmesini sağlarken, Civic Coalition ise Avrupa ile daha yakın ilişkiler ve demokratik değerlerin vurgulandığı bir söylem geliştiriyor. Seçmenlerin bu iki yaklaşım arasında vermesi gereken karar, Polonya'nın gelecekteki dış siyaseti üzerinde de belirleyici olacaktır.
İkinci turda belirlenen oy oranları, yalnızca iç politikayı değil, aynı zamanda Polonya'nın uluslararası ilişkilerini de şekillendirecek. Seçimden çıkacak sonucun, Polonya'nın NATO içinde daha güçlü bir konum elde etmesi ya da Rusya ile ilişkilerini yeniden gözden geçirmesine neden olacağı öngörülüyor. Bunun yanı sıra, Polonya'nın sıkı işbirliği yaptığı ABD ve AB ile olan ilişkileri de bu süreçte etkilenebilir.
Seçim süreci boyunca, sosyal medyada ve kamuoyu anketlerinde dikkat çeken bir diğer unsur, genç seçmenlerin motivasyonlarıydı. Gençler, uluslararası meselelere duyarlılık gösterirken, seçimin sonucunun gelecekteki yaşam koşullarına etki edeceğini düşünüyor. Geçmişte apolitik bir tutum sergileyen genç nüfus, günümüzde daha aktif bir şekilde siyasi süreçlere katılım göstermekte. Bu durum, Polonya’daki seçim sisteminin de evrim geçirdiğini gösteriyor.
Sonuç olarak, Polonya'daki ikinci tur oylama, Rusya-Ukrayna savaşı ve onun doğuracağı karmaşık sonuçlar etrafında şekilleniyor. Bu savaşın yarattığı jeopolitik gerilimler, Polonya'nın siyasetinde önemli bir rol oynamakta. Seçmenler, yalnızca iç meseleleri değil, aynı zamanda uluslararası denklemleri de göz önünde bulundurarak karar verme aşamasındalar. Seçim sonuçları, Polonya'nın gelecekteki yönünü belirleyecek ve Avrupa ile olan ilişkilerinde yeni bir dönemi başlatacaktır.