115 yaş üzerine adım atan insan sayısının giderek azaldığı günümüzde, 131 yaşında hayata veda eden Türkiye'nin en yaşlı kadını, ardında derin izler bıraktı. Doğduğu yıl, Birinci Dünya Savaşı'nın patlak verdiği, devrimlerin yaşandığı ve teknolojinin hızla ilerlediği bir dönemdi. Sadece yaşına değil, aynı zamanda dolu dolu geçen hayatına da tanıklık eden bu kadının hikayesi, birçok kişi için ilham kaynağı oldu.
Hayatının büyük bir kısmını İzmir’in Ege Bölgesi’nde geçiren Fatma Teyze, aile değerlerine son derece bağlı bir bireydi. Ailesi, onun sadece yaşlı değil, aynı zamanda tecrübeleriyle dolu bir rehber olduğunu belirtmekteydi. Hayatı boyunca tam beş nesil gören Fatma Teyze, torunları ve torununun torunları ile birlikte geçmişi yaşatmayı başardı. Herkesin merak ettiği; "Bunun sırrı nedir?" sorusuna ise, "Sağlıklı yaşam ve pozitif düşünce" yanıtını veriyordu. Doğru beslenme alışkanlıklarının yanı sıra, sosyal yaşamının da ona büyük güç verdiğini ifade ediyordu.
Fatma Teyze’nin yaşamı, sadece kişisel bir hikaye değil; aynı zamanda Türkiye’nin tarihine ışık tutan bir belgesel niteliğindeydi. Türk Kurtuluş Savaşı'na, 1960 darbesine ve daha birçok devrim niteliğindeki toplumsal değişime tanıklık etti. Gözleri önünde yaşanan bu olaylar sonucu, bulunduğu ortamda daima eleştirel düşünmeyi, tartışmayı ve yeni fikirleri savunmayı öncelik haline getirdi. Ailesine ve çevresindeki insanlara her zaman cesaret vermeye çalışan Fatma Teyze, geçmişle günümüz arasında bir köprü görevi üstleniyordu.
Uzun yaşamasının ardında yalnızca genetik mirasının değil, aynı zamanda yaşadığı dönemin zorluklarıyla mücadelesinin de yattığı vurgulanıyor. Örneğin, döneminin zorlu şartlarında hayatta kalma refleksi, onu güçlü ve dayanıklı biri haline getirdi. Her zaman hayatın tadını çıkardığını dile getirerek, hayata dair umudunu kaybetmemeyi başarmıştır.
Özellikle teknolojik gelişmeleri yakından takip etmesi ve 21. yüzyılın sosyal medya dünyasında da aktif kalmayı tercih etmesi, genç nesil ile bağ kurabilmesi açısından önemli bir unsurdur. Oğlunun ve torununun yanında sosyal medya platformlarını kullanmayı öğrenerek, hayatı boyunca geçirdiği deneyimleri paylaşmayı başardı. Bu da onun, yalnızca kendisi için değil, aynı zamanda toplumu için de bir örnek teşkil etmesine zemin hazırladı.
Türkiye’nin en yaşlı kadını olarak tanınan Fatma Teyze'nin vefatı, ülkemizi derin bir hüzne boğdu. Ailesi, arkadaşları ve tanıdıkları, onun kültürel mirasını yaşatacaklarını ve genç nesillere öğretilerini aktaracaklarını açıkladılar. Herkes, onun tatlı gülümsemesi, misafirperverliği ve saygılı tavırları ile hatırlayacak.
Kısacası, Fatma Teyze ile birlikte geçen yüz yıllık süre, sadece bir bireyin hikayesinden ibaret değildi. Aile geçmişi, kültürel tarih ve evrensel insanlık deneyimleri ile birleşen zengin bir geçmişin yansımasıydı. Yüzyıla damgasını vuran bu kadının hayatı, bize yaşamanın ve hayatı dolu dolu geçirmenin güzelliklerini hatırlatıyor. Onun anısını yaşatmak için, birçok kişi tarih boyunca çığır açmış yeteneklere ve bilgi birikimlerine saygı duruşunda bulunmayı sürdürecektir.
Uzun yıllar boyunca pek çok etkinliğe katılarak, gençlerin bilgiye ve deneyime ulaşmalarına aracı olan Fatma Teyze’nin yaşamı, bir hayat dersi niteliğindedir. Kaybının ardından Türkiye’nin her yerinden insanlar, ona olan sevgilerini ve saygılarını göstermek amacıyla bir araya gelecektir. Hayatının önemli anlarını not almış olan Fatma Teyze, mirasıyla nesiller boyunca hatırlanacak ve her zaman kalplerde yaşayacaktır.